31 Ekim 2013 Perşembe

TAM GIDALAR

Soframıza gelen her bir sebze,meyve,tahıl ya da baklagil değişik vitaminler,minareller,enzimler,aminoasitler vb. değerler içeriyor.

Bu değerlerin,tahıl ve baklagil gibi gıdaların tarladan sofraya geçen süreçte herhangi bir şekilde özünden veya kepeğinden ayrılmadan,yani tam olarak tabağımıza ulaşması,gerçek gıdayla beslenmenin bir parçası....
Çünkü özü ya da kepeğini yitiren gıda besleyici değerinden de çok şey kaybediyor.

TAM GIDA NEDEN ÖNEMLİ?

Araştırmalar,çoğumuzun önerilen günlük besinleri alamadığını gösteriyor.İhtiyacımız olan besin öğelerini yeterli ve sağlıklı olarak almak için tam ve doğal ürünleri tercih etmek gerekiyor.

Tam gıda:İşlenmemiş veya herhangi bir işlenme aşamasında yapısını kaybetmemiş,sentetik katkı maddesi içermeyen gıdalardır.

Ruşeym:Tohumun çimlenmeyi sağlayan bölümü.





RuşeymKepek:Tahıl gibi tohumların üstünü kaplayan,lif,mineral ve proteinlerce zengin tabaka.

KEPEĞİNDEN VE RUŞEYMİNDEN AYTILAN TAHIL BESLEYİCİ DEĞERİNDEN NE KAYBEDİYOR?

Ruşeym tahılın canlı olan tohum kısmı ve bu kısım,zengin protein,mineral.vitamin ve özellikle antioksidan E vitamini kaynağı.Tahıl tohum kısmıyla birlikte öğütülürse tohumda bulunan doğal yağlar nedeniyle 14 gün gibi kısa bir sürede acılaşabiliyor yada raf ömrünü uzatmak için antioksidan ekleniyor.

Bu nedenle günümüzde un üreticileri tahılların besleyici tohum kısmını ayırıp una katmıyor.

Bu da beyaz buğday ununun vitamin ve minerallerinin %80 ini,lif içeriğinin %93 ünü kaybetmesi demek.

KAYNAK:
Sofradaki Denklem
NATİONAL GEOGRAPHİC

29 Ekim 2013 Salı

TOPUKLU AYAKKABI GİYMENİN ZARARLARI

 

Kadınlar şıklıklarından hiçbir zaman vazgecmiyecekleri için topuklu ayakkabılar her zaman var olacaktır. Topuklu ayakkabının zararları nelerdir bunu biraz acarak kadınların topuklu ayakkabıları daha bilincli kullanmasını sağlıyarak ilerde karşılaşabilecekleri sağlık sorunları hiç oluşmadan kurtulmalarını münkün kılabiliriz.
 
Amerikan Hackensack Üniversitesi direktörü olan doktor Morris Morin topuklu ayakkabının zararları konusunu şöyle açıklıyor:  “Topuklu ayakkabılar uzun süreli olarak kullanıldığında, çok acı verici olabilirler. Özellikle topuk ve bileklere verdiği zararlar zaman gittikçe artar. Bu durumun kadınlar üzerinde  psikolojik açıdan da olumsuzluklar yarattığı tespit edilmiştir. Amerikan Pediyatri Derneği ile yaptığımız bir araştırmada, topuklu ayakkabından vazgeçemeyen kadınların %42’isinin acı hissettikleri fakat görünüşün onlar için daha önemli olduğundan bu durumu önemsemedikleri tespit edilmiştir. Bu, üzerine düşünülmesi gereken bir konu.”
Topuklu ayakkabının zararlarına karşı nasıl korunabiliriz?

Doktorlar, eğer sürekli topuklu ayakkabı giyiyorsanız bazı önlemler almanız gerektiğini vurguluyor.
Topuklu veya topuksuz, eğer ayağınızın doğal şeklinden daha farklı bir yapıya sahip ayakkabı giyerseniz bu acı cekmenize sebeb olur. Ayakkabının fazla sıkı olması ağrı, fazla bol olması da burkulma riskiyle karşılaşmanıza sebeb olur.

Topuklu ayakkabının bir zararı da, vücudunuzun bütün ağırlığını topuklarınız üzerinde toplamanması, topuklarınızı taşıyabileceklerinden daha ağır bir görev vermiş oluyorsunuz topuklu ayakkabı giyerek.
Bu tarz ayakkabılar, direkt olarak ayakta parmağın üzerindeki baskı şişliği olarak adlandırılan bunyona neden olmazlar, fakat oluşması için yardımcı olurlar.
 
Bu anormal kemiksi şişlikler önce başparmakla başlar ve diğer parmakları da zorlar. Böyle bir durumda, başparmağınız doğal yerini değiştirir ve bu da acı veren bir ağrıya neden olur.

Yandaki fotoğraf topuklu ayakkabı giyen birine aittir ve gördüğünüz gibi vücudun tüm ağırlığı topukta toplanmıştır. İşte topuklu ayakkabıları en sağlıksız kılan durumda budur.

Uzmanlar topuklu aykkabının oluşturduğu risklerin yaşlanma ile beraber daha da arttırğını belirtmektedirler. 20′li ve 30′lu yaşlarda topuklu ayakkabı giymek daha az tehlikeli iken, 40′lı ve 50′li yaşlarda sağlık acısından daha tehlikelidir. Yaşınız ilerledikce ayaklarınızı koruyan yağ depozitlerinin oluşumu da yavaşlar ve azalır.
Tüm bu tehlikelere karşı topuklu ayakkabıdan vazgeçemeyenler için bazı öneriler:

1- En konforlu topuklu ayakkabıyı tercih edin. Bunun anlamı topuk dışında, ayakkabının iç konforu sizin için uygun olsun. Topuğun yükseklik sınırı olarak cep telefonunuz uzunluğunu baz almanızda fayda vardır. Eğer cep telefonunuzdan daha yüksek bir topuk giyiyorsanız riskleri kat ve kat arttırmışsınız demektir.
2- Silikon tabanlar kullanmaya çalışın. Olası düşme ve kayma durumlarında, silikon tabanlar ayağınız için iyi bir koruyucu olacaktır.
3- Eğer ayağınız ağrımaya başlarsa kesinlikle bir pediyatrite görünün. Ona sorunlarınızı anlatın ve ağrılarınızı kesinlikle hafife almayın.
4- İnce topuklardansa kalın topuklu aykkabıları tercih edin. Ayakkabınızın topuğu ne kadar kalın olursa, üzerinde taşıdığı ağırlığı daha fazla yayar bu da ayak sağlığınıza önemli bir katkı sağlıyacaktır. Aynı zamanda aşil tendonunuzla ilgili oluşabilecek sorunların da büyümesini engelleyebili kalın topuklu ayakkabı kullanmak.
Topuklu ayakkabı kullanma konusunda ısrarcıysanız bu verdiğimiz püf noktalara dikkat ederek oluşabilecek sağlık sorunların bir parcada olsa önüne geçmiş olursunuz.

Yeterlibilgi

SONBAHAR SENDROMU VE KURTULMANIN YOLLARI

Sonbaharda insanların enerjileri yerlerde sürünebilmektedir. Yoğun iş yaşantısına, strese ve soğuk algınlığına karşı alınması gereken tedbirler bulunmaktadır. İşte, sonbahar sendromu ve kurtulma önerileri;

 

Sonbahar mevsiminde 2-3 aylık kürlerle vücuda enerji ve bağışıklık desteği sağlanması lazım. Her yaş için bağışıklığın desteklenmesi açısından beta-glukan taşıyan ürünlerin kullanılması gerekmektedir. 35 yaşından itibaren de Kore Ginseng kökü özütünün kullanılması oldukça faydalıdır. Daha genç yaşta olanların vitamin destekleri almaları yeterli olacaktır. Bunlara ilaveten bitki çaylarının tüketilmesi de önerilmektedir. Tedbir amaçlı, özellikle kalabalık ortamlarda fazla vakit geçirenlerin günde 1-3 kez ıhlamur veya adaçayı tüketmelerinde fayda vardır. Gün içinde tıbbi nane yağı ile lavanta yağı karışımının koklanması, enerjinin yenilenmesi bakımından önemli katkı sağlamaktadır.

Sonbahar ve kış aylarında görülen depresyon durumlarının sebebi olarak azalan güneş ışığı gösterilmektedir. İnsanların bundan olumsuz etkilendikleri bilimsel bir gerçektir. Güneş ışığı, serotonin hormonunun öncülü olan melatonin hormonu az salgılandığı için, ortaya çıkan serotonin eksikliğinin depresyona yol açabildiği bilinmektedir.

Sonbahar sendromunun belirtileri: Bütün gün devam eden keyifsizlik, istek eksikliği, iştahsızlık, uykusuzluk, yorgunluk, konsantrasyon azalması, baş ağrısı, suçluluk hissetme, mide ve bağırsak sorunları, fiziksel memnuniyetsizlik ve daha önceden zevk alınan şeylerden tat alamama gibi belirtiler göstermektedir.

Anti-depresan ilaç kullanımı günümüzde oldukça yükseldi. Bir doktor tavsiyesi olmadan bu ilaçların kullanılmaması gerekiyor. Depresyon ile ilgili belirtiler 1 aya yakındır devam ediyorsa, ilaç kullanılmaya başlanması uygundur. Bunlar bağımlılık yapmayan ve uyuşturucu özelliği olmayan ilaçlardır. İlaç tedavisinin yanı sıra, sonbahar ve kış aylarında az görülen güneş ışığından mümkün olan en fazla oranda faydalanılması gerekmektedir. Rejim yapanların da ağır karbonhidratlı bir rejimden kaçınmaları gerekmektedir.
Anti-depresan ilaç kullanımı günümüzde oldukça yükseldi. Bir doktor tavsiyesi olmadan bu ilaçların kullanılmaması gerekiyor. Depresyon ile ilgili belirtiler 1 aya yakındır devam ediyorsa, ilaç kullanılmaya başlanması uygundur. Bunlar bağımlılık yapmayan ve uyuşturucu özelliği olmayan ilaçlardır. İlaç tedavisinin yanı sıra, sonbahar ve kış aylarında az görülen güneş ışığından mümkün olan en fazla oranda faydalanılması gerekmektedir. Rejim yapanların da ağır karbonhidratlı bir rejimden kaçınmaları gerekmektedir.

Alıntı

24 Ekim 2013 Perşembe

HAFIZAYI KUVVETLENDİREN YİYECEKLER

Çilek, böğürtlen, kiraz ; Beynin ilerleyen yaşla birlikte, azalan becerileri kazanmasını sağlamaktadır. Bu nedenle hafızayı destekleyen meyvelerdir.
 
Avokado ; E vitamini açısından çok zengin bir meyvedir. İçerdiği C vitamini ile, avokado Alzheimer hastalığının gelişimini ve başlamasını engellemektedir.
 
Ay çekirdeği ; E vitamini deposu olan çekirdek, günde 20-25 gr. kadar alınmalıdır. Beynin hafıza merkezini destekler ve beyin gelişimi hızlanır.
 
Balık ; Balık, omega3 açısından çok sağlıklıdır. Beyinde pek çok sinirin işini yapabilmesi için gerekli olan omega3 nedeni ile haftada 1-2 kez yenilmelidir.
 
Fıstık ezmesi ; E vitamini açısından çok zengindir. Bu nedenle beyin sağlığına çok faydalıdır. Badem de aynı şekildedir.

Tam tahıllı gıdalar ; Lif kaynağı olan bu besinler, zeytinyağı ile tüketilirse Alzheimer’a engel olmaktadır.

Yeşil yapraklı sebzeler ; Lahana, kara lahana, brokoli, ıspanak E vitamini ve folik asit açısından zengindir. Folik asit ve E vitamini beyni korur.

OBEZİTE CERRAHİSİ NEDİR?

Obezite çağın en tehlikeli hastalıkları arasında kabul ediliyor. Şişmanlık nedeni ile maruz kalınan hastalıkların fazla olması nedeni ile hastalar diyetisyen kontrolünde rejim yapar. Fakat, pek çok hastada kullanılan rejimler etki etmez. Kilo vermekte zorlanırlar. Bu tarz durumlarda obezite cerrahisi uygulanır.


Obezite cerrahisi, çok şişman olan hastalarda yaklaşık 5 yıl kadar bir süre içinde hasta kilo veremezse uygulanır. Çok şişman hasta deyimi, vücut kitle indeksi 40 birimin üstüne çıkan hastalardır. Bu hastalara, ileri derecede şişman denilmektedir. Obezite cerrahisinde yaklaşık 4 çeşit cerrahi operasyon uygulanmaktadır. Mideye balon, bant, tüp mide, mide bypass’ı bu operasyonlardır. Mideye uygulanan balon ve bant işleminden daha sonra geri dönebilirsiniz fakat, tüp mide ve mide bypass’ından geri dönüş yoktur.


Mide balonu uygulaması en kolay obezite cerrahisidir. Mideye bir balon yerleştirilir ve mide bu balonun şişmesi ile küçülür. Hasta mide küçüldüğü için daha az yemek yer. Fakat, balonlar sadece 6 ay kadar midede kalabilir. Balon çıkarıldıktan sonra pek çok hasta hızla kilo almaya başlar. Mideye uygulanan bant uygulamasında hastanın midesi bantlanır ve mide kum saati görünümünü alır. Fakat, açlık hissi asla engellenemez. Bu nedenle hastalar bu operasyondan çok memnun kalmaz.

Tüp mide uygulamasında midenin bir kısmı çıkarılır. Mide hacmi küçülür ve hasta daha az yemek yemeye başlar. Bu operasyonun tek tehlikesi, karın içinde apse ve iltihap oluşturabilmesidir. Mide bypass’ında, yemek borusu ve ince bağırsak birbirine yaklaştırılır. Fakat, hasta ciddi kas kaybı ve vitamin eksikliği çeker.

Son yıllarda mide operasyonları pek çok yerde çok basit gibi gözükse de ciddi komplikasyon sıkıntısı vardır.  Bu nedenle obezite cerrahisi uygulanacak olan hasta çok dikkatli seçilmelidir. Kitle indeksi yaklaşık olarak, 40 birim üzerinde olan ve diyetle kilo veremeyen hastalarda uygulanmalıdır. Unutulmaması gereken şey, obezite hastalarının şeker ve tansiyon sorunları da olduğudur.  Şeker hastaları ameliyat sonrası uzun bir iyileşme dönemi yaratır. Çünkü, şeker hastalarının iyileşme süresi uzun ve meşakkatlidir.

Her şeye rağmen ben yine doğal yollardan kilolardan kurtulmayı öneriyorum,sağlıklı ve doğru beslenme yanında düzenli egzersiz ve sabır ile hedefe ulaşmak mümkün.

Alıntı

20 Ekim 2013 Pazar

YORGUNLUĞA İYİ GELEN BESİNLER



Sürekli kendinizi yorgun hissediyorsanız kronik yorgunluk sendromu çekiyor olabilirsiniz. Bu tip durumlarda egzersiz yapmak ve düzenli beslenmek çok iyi bir çözümdür. Yorgunluğu alan besinler ile daha enerjik olabilirsiniz.

Günde yaklaşık 1.5-2 litre su içilmelidir. Vücudumuzda su oranının düşmesi yorgunluk ve halsizlik yaratır. Su içmeyi alışkanlık haline getirerek susamadan su içmek yorgunluğunuzu alacaktır. İçerdiği potasyum ile muz yorgunluğu gidermekte en fazla önerilen meyvedir. Beyinde serotonin salgılanmasını da sağlayan muz çok yararlıdır. Serotonin sayesinde kendinizi mutlu ve huzurlu hissedersiniz. Antidepresan ilaçlarının ana maddesi bu nedenle serotonindir.



Bol bol mantar yenilmelidir. Mantar tıpkı muz gibi serotonin salgısını arttırır. Böylece, kendinizi daha enerjik ve canlı hissedersiniz. Mantar aynı zamanda iyi bir protein kaynağıdır. Folik asit, B vitamini grubudur. B vitamini grubu yorgunluk ve depresyona iyi gelir. Folik asitin ve B vitamininin en fazla olduğu yiyecekler koyu yeşil yapraklı sebzelerdir. Özellikle bu sebzelerin çiğ tüketilmesi önerilir. Her öğün mutlaka sebze salatası yenilmelidir. Limonun bu etkiyi kuvvetlendirdiği unutulmamalıdır.
   

Tam tahıllı gıdalar yorgunluğa iyi gelirler. Lif ve kan şekerinde düşme ve yükseltme yapmamaları nedeni ile B vitamini deposudurlar. Çavdar, yulaf bu nedenle sıklıkla tüketilmelidir. Bol miktarda E vitamini, lif ve magnezyum, potasyum içeren kuruyemişler sıklıkla tüketilmelidir. Ayrıca omega3 açısından da zengin olan fındık, ceviz ve badem her gün tüketilmelidir.
Bol kefir içmek, vücudun bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve bağırsaklarda yararlı bakterilerin artmasına neden olur. Böylece kendinizi dinç ve sağlıklı hissedersiniz.



Düzenli egzersiz yapmak vital kapasiteyi(oksijen kullanım kapasitesi)arttırarak vücut direncini arttırır.Buda kendimizi daha iyi hissetmemize sebep olur.

15 Ekim 2013 Salı

SEBZELER NASIL PİŞİRİLMELİDİR?



Sebzelerin vücudumuza yarar sağlaması için pişirilmesi ve pişirme öncesi hazırlığı çok önemlidir. Yemek yaparken yaptığımız hatalar ile sebzelerden yararlanmak yerine zehir haline getiriyoruz. 

Havuç ve brokoliden maksimum faydalanmak için onları doğramak ve öyle pişirmek gereklidir. Parçaladığınız da bu iki sebze içinde ki antioksidanlar ortaya çıkar.  Genelde havuçları zeytinyağı ile derin tavada bir tur döndürmek, brokoliyi ise buharda pişirmek önerilir.


Zeytinyağını mutlaka yeşil sebzeleri pişirmek için kullanın. Çünkü, yeşil yapraklı sebzeler ısınınca içindeki mineral ve vitaminleri zeytinyağı kolaylıkla emer. Bu nedenle yeşil yapraklı sebzeleri mutlaka zeytinyağı ile soteleyin veya pişirin. Yeşil yapraklı sebzeleri pişirirken içine asla sıcak su ilave etmeyin. Kısık ateşte kendi suyunda pişirmeye alışın.


Sarımsak doğrandıktan ya da ezildikten yaklaşık 15-20 dakika kadar sonra kullanılmalıdır. Çünkü, doğrandığın da ya da ezildiğinde hava ile temasa geçen sarımsak içinde ki enzimler hareketlenir. Böylece 15 dakika sonra etkisini tam olarak yerine getirecek güce geçer. Sarımsağı bekletmeden kullanmayın.
Patates pişirirken mutlaka kabukları ile haşlayın. Kabuğun patates üstünde kalması, içinde ki C vitamininin muhafaza edilmesini sağlar. Patates haşlanırken kapağının kapatılması hızlı pişmesini sağladığından vitamin kaybını da engeller.


Sebzelerinizi pişirmeden hemen önce yıkayın ve doğrayın. Eğer, önceden yıkayıp, doğrayıp dolapta bekletme alışkanlığınız varsa bütün vitamin ve mineralleri kaybedersiniz. Pişirmeden 10 dakika önce yıkayıp, kesmelisiniz.
Tüm sebzeleri parçalar halinde doğramak hatta bütün pişirmek hava ve ısı ile daha az temas etmesini sağladığından içinde ki vitamin ve mineralleri koruyacaktır. Mümkün olduğunca az pişirmek ve çiğe yakın yumuşayacak şekilde sebzeleri hazırlamak çok daha faydalıdır. Bu nedenle sebze salatalarına ağırlık verin.

Alıntı

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Güzel bir bayram geçirmeniz dileğiyle,

Malum bayramlarda eş,dost,akraba ziyaretleri ile birlikte tatlı tüketimi birhayli artıyor.

Böyle özel bir günde öyle uzun uzun şekerin zararlarından bahsetmek istemiyorum ama yine de kontrollü olmakta yarar var.

Fazlası karaciğer tarafından yağa çevrilerek depolanan ve kanser hücrelerinin en büyük besin kaynağı olan şekeri kontrollü olarak tüketin lütfen.


Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı,neşeli,bereketli nice bayramlar

10 Ekim 2013 Perşembe

DÜZ BİR KARINA SAHİP OLMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?

Uzmanlar bel ve karın çevresinde ki yağların en tehlikeli kilo alma olduğunu söylüyor. Karın ve bel bölgesinde olan yağlanma, iç organlarında yağlanmasının neden olmaktadır. Bu noktada, vücudumuz bol miktarda kortizol hormonu salgılayarak kalp krizinden felce kadar hastalıklara açık hale gelmektedir. Düz bir karın sahibi olmak için ne yapmalıyız?




Karın bölgesinde ki yağlanmayı engellemenin başlıca yolu gluten almaktır. Tam tahıllı buğday 
grubunda olan proteinin ismi glutendir. Gluten, sindirimi düzenler ve karın bölgesinden yağlanmayı engeller. Makarna, buğday, peynir gibi pek çok ürün gluten içerir. Çok abartmadan alınmalıdır.



Uyku karın bölgesi yağlanması için çok önemlidir. Uykunuzu tam ve sağlıklı almadığınızda leptin 
hormonu az salgılanır ve abur cubura yönelirsiniz. Leptin hormonu beynimize tokluk sinyalini veren hormondur. Bu nedenle uyku düzeninizi sağlayın. Sağlıklı ve düzenli uyuyun.
Günde yaklaşık 2.5 litre kadar su tüketin. Su karın bölgesinde oluşan yağlanmayı engeller. Fakat, suyu ılık ve yemeklerden önce tüketmeye özen gösterin. Soğuk su içmeyin.

Karın bölgenize düzenli masaj yapmak kan dolaşımını hızlandırır ve dokular sıkışır. Çünkü, yağ tabakasının olduğu yerlerde kan dolaşımı yavaşlar. Bu nedenle saat yönünde yuvarlak hareketler ile deniz tuzu ile masaj yapabilirsiniz. Sabahları ve akşamları buz torbası ile yağlanan bölgeye masaj yapmak kan dolaşımını hızlandırır. Çok sağlıklı olan buz ile masajı deneyin çok faydasını görürsünüz.

Kahvaltı yapmadan asla günü geçirmeyin. Uyandıktan yaklaşık 1 saat sonra kahvaltınız yapın. Yemeklerde bol sebze ve sebze salatası tercih edin. Kızartmalar ve trans yağlardan uzak durun. Sporu bir yaşam biçimi haline getirin ve günde hiç olmazsa yarım saat kadar tempolu yürüyün. Hareketli yaşama geçin. Stresten uzak durun. Streslendiğinizde vücudunuzun salgıladığı hormonlar yediğiniz yiyecekleri bel ve karın bölgenize yağ olarak depolar.