16 Kasım 2016 Çarşamba

CEBİMİZDEKİ TEHLİKE

Yaşı 40 ve üzerinde olanlar Çernobil nükleer santralinde olan kazayı ve daha sonraki radyasyon sızınsıtısının yol açtığı sorunları gayet iyi hatırlarlar.

Kazadan yıllar sonra bile özellikle doğu karadeniz bölgesindeki kanser vakalarının ne kadar çok arttığını hatta günümüzde bile Türkiye nin en fazla kanser vakalarının yine doğu karadeniz bölgesinde görüldüğünü biliyoruz.

Günümüzde bu radyasyon tehlikesi artık çok daha yakınımızda,hatta onu cebimizde taşıyoruz.

Evet cep telefonları günümüzün en önemli radyasyon yayıcılarından biri durumunda.Gelişen teknoloji ile birlikte  telefon dışında pek çok özellikleri olan cep telefonları özellikle gençler tarafından yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.Cep telefonu kullanma yaşı 10 lara kadar düştü.O kadar yoğun ve etkin bir kullanım varki özellikle gelişme çağındaki çocuklarda sürekli ellerinde olan telefonlara bakmaktan omurgalarda öne eğilim ve bunun yol açtığı duruş bozuklukları kamburluk çok yaygın.Tabii bu radyasyon etkisinin yanında çok hafif kalıyor.

Telefonnun ilk açııldığı anda maruz kalınan parlak ışın,karanlık ortamda daha etkili olarak özellkle büyüme çağındaki çocuklaımızın büyüme hormonlarını baskılıyor.Fiziksel gelişimi yavaşlatan bu duruma uzun zaman maruz kalan çocuklarımızda gelişim ile ilgili sıkıntılar zaman içerisinde kendini gösteriyor.

Şimdi kısaca kısa ve uzun dönemde cep teefonunun yol açtığı zararlara bir göz atalım.

Telefonun yaydığı mikrodalga radyasyon ışınları beyin hücrelerini öldürüyor.
Görme bozukluklarına sabep oluyor.
Kalp pillerinin bozulmasına sebep olabiliyor.
Uzun süreli kullanımlarda baş ağrısına sebep olabiliyor.
Hafızada zayıflamaya ve unutkanlığa sebep oluyor.
Beyin tümörü riski her zaman var.
Kulak çınlaması ile birlikte duyma bozuklukları.
Bitkinlik ve yorgunluk hissi.
Stress ve çabuk sinirlenme.
Hamilelikte düşük yapma riskini arttırıyor.
Erkeklerde sperm sayısının azalması ve daha ileri aşamada kısırlık
Bağışık sisteminde zayıflık ve çabuk hastalanma.
Konsantrasyon sağlamakta ve odaklanmada güçlük çekme.

Bunlara ek olarak uzmanlar yoğun ve uzun süreli kullanımlarda genetik yapıda hasar,yüksek tansiyon,deri hastalıkları, cilt kanseri,beyin hasarları gibi büyük sorunlar ile karşılaşılma riskinin hiç te az olmadığını söylüyorlar.

Çocukların çoğu özellikle tatil dönemlerinde gündüz uyuyup geceyi bilgisayar veya telefon başında geçiriyorlar.Uzun saatlerini ekran karşısında radyasyona maruz kaldıkları için uzun dönemde yukarıda sıraladığımız riskler ile karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz olacaktır.

Gitgide diğer insanlar ile olan iletişim kurma şekilleri tamamen cep telefonu ile sınırlı kalmaya başlıyor.Hatta aynı masada karşılıklı oturup cep telefonu üzerinden konuşan bir gençlik ile karşı karşıyayız(bizzat şahit oldum).

Bu konuyla ilgili bir çok makale olmasına rağmen bu durumun önüne geçmek artık neredeyse imkansız olmuştur.Diğer bir deyişle insanlar telefon bağımlısı olmaktadır.Ebeveynlerin çocuklar üzerindeki en büyük ceza mekanizması  cep telefonunu almak oldu.

Acilen önlem alınmazsa yarın çok geç olabilir ve geriye dönülmez hasarlar ile karşı karşıya kalabiliriz.Bu konu ciddi şekilde ele alınmalı ve kesin tedbirler konulmalıdır.

İlk ve en basit tedbir kulaklık olmadan telefon ile kesinlikle konuşulmamalı ve yattığınız odada asla telefon bulundurulmamalıdır.

Okulda öğretmenler evde ebeveynler kesin tedbirler alarak çocukları olabildiğince cep telefonundan uzak tutmalıdır.Yasak koymak bir dereceye kadar etkili olabilir.Bunun yerine çocukları bilinçlendirmek onlara radyasyonun verdiği geri dönülmez hasarlar hakkında seminerler vermek çok daha etkili olacaktır.
Boş zamanlarını daha verimli kullanmaları için imkanklar yaratmak biz ebeveyn ve eğitimcilerin öncelikli vazifesi olmalıdır.

UNUTMAYIN YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR.


5 Ekim 2016 Çarşamba

En sevdiklerimizi çocuklarımızı, doğru besinler ile besliyormuyuz?

En değerli varlıklarımız olan çocuklarımızı ne kadar doğru besliyoruz acaba?

Dünyaya geldikleri ilk andan itibaren üzerlerine titrediğimiz,canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızı beslerken acaba doğru tercihler yapabiliyormuyuz?

Dünyaya geldiği ilk andan itibaren bir bebeğin en büyük besin kaynağı tabii ki anne sütüdür.İhtiyacı olan bütün vitamin ve mineralleri anne sütünden alan bebeklerin aslında 2 yaşına gelinceye kadar başka bir besine ihtiyaçları yoktur.Başta bağışıklık olmak üzere diğer bütün sistemlerin en sağlıklı şekilde gelişebilmesi için bebeğin maximum düzeyde anne sütü ile beslenmesi çok önemlidir.

bebek resim ile ilgili görsel sonucu
Değişik sebeplerden dolayı anne sütünden uzaklaşan ve hazır mamalar ile beslenmeye başlayan çocuklarda ileriki yaşlarda fazla kilo,zayıflık,çeşitli alerjiler,sık sık hastalanmalar sıkça görülmektedir.

Bedenimiz rafine edilmiş şekeri sindirebilmek ve özümseyebilmek için kendi öz kaynakları olan kalsiyum demir ve diğer elementleri kullanmaya zorlanır.Kalsiyum vücudumuzda %98 kemiklerde ve dişlerde depolanır.İşte bu sebeptendir ki çok fazla şeker tüketimi dişlerin çürümesine neden olur.Çünkü vücut bu kaynakları kullanır.Dişi çürüten direkt olarak şekeri yemek değil,onu sindirebilmek ve özümseyebilmek için depolarda bulunan kalsiyumun tüketilmesidir.
şeker görsel ile ilgili görsel sonucu

Özellikle çocuklukta aşırı hayvansal protein tüketimi,bizi bağışıklık sistemi rahatsızlıklarına yakalanma riski ile karşı karşıya bırakır.Et ürünlerinin sindirimi çocuğun kanından  çok miktarda vitamin ve iz elementin çekilmesini gerektirir.Bu maddelerin kanda tükenmesi ise gizli kansızlık ve kan hastalıklarına yol açabilir.Alerjiler,egzamalar ve diğer bütün çocukluk çağı  hastalıklarının sebebi genellikle ebeveynlerin iyi niyetli bakımlarının sonucudur.

Çocuklarımızı olabildiğince basit şekerden uzak tutmak durumundayız.Ama maalesef büyük anne ve babalar çocukların bu lezzet ile erken yaşlarda tanışmasının en önemli destekleyicileridir.Buna olabildiğince engel olmak çocuğun gelişimi ve sonraki hayatı için son derece önemlidir.

Sonuçta hayatımıza en önemli yön veren öğeler alışkanlıklarımızdır.İyi ve kötü alışkanlıkların hepsi küçük yaşlarda kazanılmakta olup sonradan değiştirilebilmesi oldukça zordur.Her konuda çocuklara en iyi eğitimi vermek istiyoruz ve doğru beslenme alışkanlıkları bu eğitimin çok önemli bir bölümüdür.Küçük yaştan itibaren çocuklarımıza kazandıracağımız doğru beslenme alışkanlıkları onlara  ilerki yaşlar için çok önemli faydalar sağlayacaktır.

Doğal besin kaynakları ile beslenmek sıklıkla gündeme getirilen bir konu,ancak ne kadar mümkün?Doğal besinlere ulaşmak ne kadar zorsa onları satın almakta bir o kadar maliyetli.İmkanlar dahilinde yapabildiğimiz kadar şartlarımız elverdiğince doğal beslenme olanaklarını sonuna kadar kullanmak özellikle gelişim çağındaki çocuklar için son derece önemlidir.


16 Eylül 2016 Cuma

ÖĞÜNLERİMİZİ HAZIRLARKEN VE TÜKETİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

Geleneksel Türk mutfağında öğünlerimizi hazırlarken bir takım alışkanlıklarımızda göz önünde tutarak mönülerimizi hazırlıyoruz.Peki bu hazırladığımız mönüler sağlığımız açısından ne kadar doğru.
İlk olarak sabah kahvaltısına bakalım.Kahvaltının ana yiyeceği ekmek ve ana içeceği de çaydır.Peynir çeşitleri,zeytin çeşitleri biraz salam sucuk,muhtemelen yumurta ,bal reçel nutella gibi sürülebilen tatlılar ve özel zevklere göre ilave edebileceğimiz diğer yiyecekler genellikle sabah kahvaltımızı oluşturur.
Yoğun iş hayatında kahvaltıya zaman bulamayıp poğaça,simit,börek gibi hazır gıdalar ile yapılan kahvaltılarda çok sıklıkla yapılır.
Peki iyi bir kahvaltı nasıl olmalı?Öncelikle unutmamamız gereken sabah uyandığımız zaman vücudumuz tam dinlenik durumdadır.6-7 saatlik gece uykusundan sonra tam dinlenik olarak uyandığımız için vücudumuzun çok fazla enerjiye ihtiyacı yoktur.Bunu göz önünde bulundurarak taze sıkılmış sebze veya meyve suları ile yine taze olarak tüketeceğimiz mevsim meyveleri ile birlikte,yine mevsimine göre salatalık,domates,biber gibi sebze grubu besinlerden oluşturabileceğimiz bir mönü sabah kahvaltısı için yeterlidir.
Özellikle çocuklara yedirdiğimiz nutella lı ekmekler çeşit çeşit peynirler salam sucuk gibi işlenmiş etlerin sindirimi çok uzun sürdüğü için çocukların kahvaltıdan sonra okula gidip 2.derste uyuklamaya başlamalarının sebebi(bu büyükler içinde geçerli.)inüsülin in hızlıca yükseldikten sonra kan şekerinin düşmesi nedeniyle uyku bastırması ve enerjinin birden bire düşmesinden dolayıdır.

Günlük ihtiyaç duyulan enerjinin alıınması için en uygun saatler 10.00 ile 14.00 arasıdır.Güzel bir salata üzerine yenilecek bir karbonhidrat içerikli bir mönü enerji depolarını doldurur ve günün geri kalan kısmındaki enerji ihtiyacını karşılar.

Son öğün olan akşam yemeğini yemek için en uygun zaman aslında gün batmadan olmalıdır.Çünkü bu öğünde vücudun kendini yenilemesi ve çalışan kasların kendini onarabilmesi için protein ağırlıklı bir mönü tüketmek yararlı olacaktır.Yine bol zeytinyağlı bir salatadan sonra bitkisel veya hayvansal protein içeren bir mönü hazırlamak uygun olacaktır.Gün batmadan bu öğünü yememizin sebebi ise protein D vitamini ile yani güneş ışığı ile daha kolay sindirilebilir.

Protein ve karbonhidratların sindirim süreleri farklı olduğu için aynı öğün içinde tüketilmemelidir.Karbonhidratların sindirimi ağızda başlar ve yaklaşık 1saat ,1 saat 30 dakika sürer.Proteinlerin sindirimi saha uzundur.Sindirim 12 parmak bağırsağında başlar ve yaklaşık 6-7 saat kadar sürer.Peki neden ikisini aynı anda tüketmemeliyiz?
Karbonhidratların ve proteinlerin sindirilebilmesini sağlamak için mide değişik enzimler salgılar.Biz ikisini birlikte tükettiğimiz zaman bu enzimlerde birbirine karışır ve bir de eğer yemekle birlikte sıvı da alıyorsak enzimler iyice seğrelir ve mide deki her şey birbirine karışarak  bir çoğu sindirilemeden kalın bağırsağa geçer.İyice bulamaç haline gelmiş bu yemek artıkları kalınbağırsak çeperlerine yapışır ve yiyeceklerden almamız gereken faydalı viaminlerin,minerallaerin,proteinlerin bir çoğu iç organlarımıza aktarılamadan dışkı olarak atılır.
Ama maalesef hepsi birden atılamadığı için bir kısım atık maddeler diyeceğiz kalın bağırsakta kalır.Bir sonraki öğünde yine aynı şeyler tekrarlandığında bu kalıntılar zamanla çoğalarak devam eder.Yetişkin bir insanın kalın bağırsağında 8 ile 15 kg arasında atık madde bulunduğu araştırmalarda görülmüştür.

Bir çok hastalığın ana sebebi kalın bağırsaktaki bu atık maddelerin zaman içerisinde vücut ısısının da etkidsiyle zehirli toksinler üretip bunların yavaş yavaş organlara ulaşmasıdır.Bir çok kanser türünün çok geç fark edilmesinin ana sebebi budur.Aslına bakarsanız bilmeden kendimizi yavaş yavaş zehirliyoruz.
Kalın bağırsağımız sistemin en önemli parçalarından biridir ve ona çok iyi bakmalıyız.LOKMALARI ÇOK ÇİĞNEMEK(30-40 defa)YEMEKLE BİRLİKTE SIVI ALMAMAK(enzimler seğreliyor ve sindirim süresi uzuyor)SALATAYI ANA YEMEKTEN ÖNCE YEMEK,MEYVEYİ YEMEKTEN YA YARIM SAAT ÖNCE YADA 2 SAAT SONRA YEMEK,YİNE SUYUMUZU YEMEKTEN YARIM SAAT ÖNCE İÇMEK kalınbağırsağımızı korumak ve işlevini daha sağlıklı yapabilmesini sağlamak için yapmamız geerekenlerdir.

Unutmayınki hiç kimse, hiç bir doktor size kendinizden daha iyi bakamaz.Sistem çöktüğü zaman onarmak çok zahmetlidir.Bütün organlar birbirleri ile bağlantılı oldukları için bir organdaki arıza diğerlerinede sirayet edecektir.

Sağlıklı günler dileğiyle.








2 Mart 2016 Çarşamba

BAHARA GİRERKEN

Kış aylarının sonlarına geldiğimiz şu günlerde yine herkeste bir fazla kilolardan kurtulma,bahara ve yaza daha fit olarak girme çabaları başladı.Her sene olduğu gibi nedense hep bu zamanlarda ortaya çıkan hızlı zayıflatma ürünleride raflardaki yerlerini alıyorlar.

İlk olarak bilinmesi gereken hiç bir ürün size kilo verdiremez,sadece bir miktar zayıflayabilirsiniz o kadar.Zayıflamak ile kilo vermek arasındaki farkı defalarca yazdığımız için artık bir daha anlatmak istemiyorum.Bilmeniz gereken kilo vermek için mutlaka düzenli egzersiz yapmanız ve dengeli beslenmenin yanında bir de düzenli uyumanız gerektiğidir.
 zayıflama hapları ile ilgili görsel sonucu

Tamamen sizin cebinizdeki parayı almaya odaklı olan zayıflatma ürünleri,ilk kullanımda işe yarıyormuş gibi görünebilir.Ancak onların gösterdiği etki sadece göz boyama ve geçici bir etkidir KANMAYIN!!!!.

Sadece karbonhidrat alımını azaltarak bu tür ürünlerin size sağlayacağı yararların daha fazlasını sağlayabilirsiniz.Vücudunuza alacağınız karbonhidratı 2.5gr azalttığınız zaman vücut buna karşılık 1gr su atar.Bu tür ürünlerde  sadece vücuttan su atmanıza yarar,başka hiç bir işe yaramaz.Ürün kullanımı esnasında vücut ağırlığınızda bir miktar azalma olur ama ürün kullanımı bitince aynı ağırlıkları fazlası ile geri alırsınız
.karbonhidrat ile ilgili görsel sonucu

Kilo vermek düzenli egzersiz beslenme ve uyku düzeni gerektirir demiştik.Uzun vadede sonuç almanız kaçınılmazdır,ama maalesef biz biraz sabırsız bir millet olduğumuz için bazı şeylerin hemen olmasını istiyoruz.Egzersiz ve düzenli beslenmeye başlayan bir insanın bu yeni hayata uyum sağlaması ve vücudunun tepki göstermesi 30 ila 45 gün arası sürer,bu süreden sonra ancak gözle görülür değişiklikler olmaya başlar.Bu ürünlerin reklamlarındaki modeller beyfendiler ve hanımefendiler yıllardır düzenli egzersiz yapan ve düzenli beslenen kişilerdir.O ürünleri kullanarak o hale gelmemişlerdir.

Peki ne yapmalıyız?Herkesin yapabileceği kendi kapasitelerine uygun aktiviteler vardır.Her yaş grubu insan için yapılabilecek bir çok egzersiz bulunmaktadır.Yapmanız gereken kendi yaşınıza ve fiziksel özelliklerinize uygun egzersizleri ve beslenme düzenini seçmenizdir.

Bir spor salonuna üye olabilirsiniz,uzman antrenörler eşliğinde hedeflerinize daha kısa sürede ulaşmak hiçte zor olmaz.Düzenli açık hava yürüyüşleri spor salonuna gitme imkanı olmayanlar için güzel bir seçenektir.

fitness salonu ile ilgili görsel sonucuyürüyüş ile ilgili görsel sonucu


Doğru beslenme ile ilgili bir uzmandan yardım alabilirsiniz.Kulaktan dolma bilgilere itibar etmeyin lütfen,internet ortamında bu konuyla ilgili doğru bilgi olduğu kadar yanlış bilgilerde bulunmaktadır.Unutmayın herkesin beslenme alışkanlıkları farklıdır ve uygulanması gereken beslenme düzenide farklıdır.

Sadece karar verin,başlayın bir disiplin içerisinde uygulamaya devam edin ve sonuçları görün.Egzersizi yaşamınızın bir parçası haline getirirseniz ve kendinize uygun bir beslenme ve uyku düzeni oturtturursanız istediğiniz sonuçlara zaman içerisinde ulaşabilirsiniz.